27 Ocak 2019 Pazar

SUNUM 2 : PARALEL EVRENLER, CERN DENEYLERİ, UFOLAR




SUNUM 2: Merhabalar... Sizlerle, yasal korumasını yaptırmış olduğum “Paralel Evrenler, CERN Deneyleri ve UFO’lar” adlı bir deneme yazım üzerine, sohbet etmek istiyorum.


 


PARALEL EVRENLER, CERN DENEYLERİ, UFO’LAR


 


Evren devamlı hareket halindedir ve her an, büyüyen bir köpük gibi sınırlarını genişletmektedir. Bilim insanlarının söylediğine göre; yaklaşık 14 milyar yıl önce bildiğimiz bu madde âleminin bütünü, küçük bir elipsoid (yumurta) şeklindeydi. Maddeyi belirleyen birçok faktör vardır. Faktörlerden birisi, kütlesinin olması, yani yer kaplayarak; bir mekâna sahip olmasıdır. Diğeri de zaman dır. Maddenin yapısı, zaman içinde radyoaktif transferlerle değişikliklere uğrar. Ve devamlı hareket hâlinde olduğu için yer değiştirir.


Yaklaşık 14 milyar yıl önce; evrenin oluştuğu o ilk anda; yani zamanın neredeyse sıfır olduğu anda ve mekânın da neredeyse sıfır olduğu bu sırada; o küçük yumurta halinde, evrenin yoğunluğu neredeyse sonsuz büyüklükte idi. Düşünebiliyor musunuz, bu günkü genişlemiş haliyle olan tüm evrenin sıkışmış ve küçük yumurta halini, o korkunç yoğunluğu !.. Zaman ve mekânın sıfır halinde, bilim insanlarının “Big Bang” dediği büyük patlamadan bu yana evren hızla büyüyor ve bildiğimiz madde âlemi, sınırlarını devamlı ve hızlı bir şekilde genişletiyor.


Evrende varlıklar ya madde halindedir ya da enerji halindedir. Yani madde-enerji dönüşümü, her zaman söz konusudur. Acaba yukarıda bahsetmiş olduğum, o sıfır zaman ve sıfır mekândan önce ne vardı? İşte bilim adamları bunu anlamak için 1954 yılından beri CERN’i (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezini)  kurarak araştırmalar yapmaya başlamışlardır. 1993 Yılından itibaren, burada oluşturmuş oldukları Hadron Çarpıştırıcıları'nda deneyler yapmaya başlamışlardır. Küçük ölçekte, mini “Big Bang” örneklerini; protonları çarpıştırarak, atom altı parçacıklarını deneylerle keşfetmeye başlamışlardır. Atom altı parçacıklar, fizikçilere göre 3 önemli karakterle sınıflandırılmışlardır. Bu 3 karakter: Parçacığın kütlesi, elektrik yükü ve “Spin” dediğimiz parçacığın kendi etrafındaki dönüşüdür.Ve teorik fizikçiler, bugüne kadar 1000’e yakın parçacık keşfetmişlerdir.


Fakat bilim insanları, bugüne kadar yapılmış olan deney sonuçlarıyla ilgili olarak; “Big Bang” öncesi, yani zaman ve mekânın sıfır olmasından önceki bilinmeyen şeyin ne olduğu hakkında; dünyaya açıklama yapacaklarını söyledikleri halde, defalarca erteleme yapmışlardır.


 


Sayın izleyiciler, bana göre; CERN deneylerini yapan bilim insanlarının, işin içinden çıkamamalarının nedeni: Deney verilerine göre yapmış oldukları hesaplamaların sonucunda; karekök içinde eksi değerlere yani yüksek matematikte “i” ile gösterilen sanal sayılara ulaşmış olmalarıdır. Diğer bir deyişle; MEVCUT EVRENİN, SANAL YANİ HAYAL OLMASIDIR. Geceleri uykuda gördüğümüz rüyalar; bu yaşamış olduğumuz sanal âlem içindeki alt sanal seviyelerinden biridir.


Evren, birbiri içine girmiş  ve  sanallık derecesine bağlı olarak değişen katmanlardan oluşmaktadır. İşte, bazı fizikçi ve filozofların bahsetmiş olduğu paralel evrenler; bu sanal katmanlardır.     


“BİG BANG” ÖNCESİ YANİ SIFIR ZAMAN-MEKÂN ÖNCESİ ŞEY İSE; HENÜZ NE OLDUĞU ANLAŞILAMAYAN, GERÇEK ORTAM’DIR. Tarif edememiş olduğum için sanal âlemin tersi olan ve “Gerçek Ortam” dediğim şey; sanki aynadaki görüntüsü mevcut bu evren olan, gerçek şeydir. Yani biz, "Gerçek Ortam"ın ne olduğunu henüz bilmiyoruz.


Mevcut bu evrene dönecek olursak; en çarpıcı sonuç:  EVRENİN BAŞLANGIÇ EVRESİNDE; SONSUZ YOĞUNLUĞA NEDEN OLACAK ŞEKİLDE VE TÜM ATOMLARIYLA SIMSIKI ŞEKİLDE İÇ İÇE OLAN BİZ İNSANLAR, BUGÜN MAALESEF BİRBİRİMİZLE SAVAŞLAR YAPIYORUZ, KAVGALAR YAPIYORUZ, BİRBİRİMİZDEN NEFRET EDİYOR VE BİRBİRİMİZE KAZIKLAR ATIYORUZ. BİTMEDİ, BİR ZAMANLAR ATOMLARIMIZIN İÇİÇE GEÇMİŞ OLDUĞU DİĞER CANLILARA; HAYVANLARA, AĞAÇLARA, BİTKİLERE EZİYETLER EDİYORUZ.


Sayın izleyiciler; doğadaki hiçbir şey cansız değildir. İnanın; bir kedi ve köpek bizleri, saygın ve büyük bir kedi ve köpek gibi algılıyor. Bir ağaç, bizi yürüyen bir ağaç gibi algılıyor. Hatta bir göl, bizi yürüyen bir su birikintisi olarak algılıyor. Önce kendimize, sonra diğer insanlara ve doğaya saygılı olmamız gerekmektedir.


UFO’lar: Bana göre UFO’lar; bizim gelecek neslimizin üreteceği yüksek teknoloji ürünü taşıtlardır ve uzaylı sandığımız torunlarımızdır. Bırakın galaksiler arası yolculuğu, galaksi içi ziyaretler bile binlerce ışık yılı hız gerektiriyor. Galaksimiz Samanyolu’nun çapı için ışığın 100.000 yıl yol alması gerekmektedir.


Peki, UFO’lar bizimle niçin temas kurmuyorlar? Sebebi şudur: İnsanlık tarihinin gelişiminden dersler çıkartacaklardır. Hata ve problemlere yol açmamak için keşif ve icatlarından sonra öngörülü yasalar çıkartmanın önemini bileceklerdir. Zaman Makinesini bulduktan sonra uygulamaya geçmeden önce hukukî zeminleri oluşturacaklardır. Önemli olaylar (savaşlar, depremler vb.) öncesinde veya sırasında hep gözlenmişlerdir, ama bizlerle temas kurmamışlardır. Torunlarımız âdeta, canlı tarih dersi yapıp tekrar zamanlarına dönüyorlar.


Peki, bu uzaylıların fiziki görünümleri bizden niye farklıdır? Sebebi şudur: Biliyorsunuz, 1990’ların başında “Genom Bilimi” kurulmuştur ve bilişim teknolojisine bağlı olarak hızla gelişmeye devam etmektedir. Önümüzdeki yıllarda“Zekâ Geni” bulunacaktır. Bugün beynimizin sadece %7-8'ini kullanabiliyoruz. Ama zekâ geninin keşfinden sonra bu oran hayli artacaktır(belki %70-80’leri bulacaktır) ve buna bağlı olarak insan fizyonomisi de değişecektir. Lüzumsuz saç telleri ve kıllar, beynin enerjiye ihtiyacından dolayı yok olacaktır. Beynin fonksiyon çeşitliliği artacağından dolayı; beynin kendisi, kafa ve gözler büyüyecektir.


Tekrar görüşmek üzere, iyi günler dilerim.


                                                                                                                     Hasan ER



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder