27 Ocak 2019 Pazar

SUNUM 1 : YENİKÖY - PAŞABAHÇE

SUNUM 1: Merhabalar... Sizlerle, yasal korumasını yaptırmış oluğum, Yeniköy-Paşabahçe adlı şiirimi paylaşmak istiyorum:



YENİKÖY-PAŞABAHÇE
Paşabahçe, Boğaz’ın yaman delikanlısı;
Zengin Kız’ı Yeniköy de nazlı mı nazlısı…
Aşk mektuplarını taşıyan vapurlar harlı;
İskelelerinde, titrek ve pek heyecanlı.
---
Göz kırpardı, tüm zerreleri sabaha kadar;
Ateşböceği örneği, cesur ve fedakâr…
Zengin Baba’nın, Boğaz boyunca tankerleri;
Hep avlamak isterdi, vapur habercileri.
---
Onlar, son bin dokuz yüz elli dört’te kavuştu.
Aşkları; zamanı derken, Boğaz’ı dondurdu…
Biliyor musunuz? Bu garip de o yıl doğdu;
Efsane aşklarının, çocuğu gibi oldu…
---
Ne vapur kaldı, ne Paşabahçe İskelesi;
Sadece ağlamaklı, Yeniköy İskelesi…
Âşık Kız; koydu, o gelin başını yalıya;
Duvağı döndü, köpüren beyaz dalgalara.
---
Delikanlı, Burunbahçe’den baktı… Uzaktı…
Tekel Fabrikası’nda içti, mahzun… Efkârlı…
Şişe-Cam’da, kalbi kırık cam tepelerinde
Ve sessiz çığlık atan baca; kaderlerinde…
                                                                 Hasan ER


Açıklamalar:
- 24 Şubat 1954 Tarihinde; İstanbul Boğazı’nın her iki yakası, Tuna Nehri ve           Karadeniz’den  gelen iri buz parçalarıyla birleşmiştir.
- Harlı: Ateşli, hararetli, istim üstünde.
- Burunbahçe: Paşabahçe’nin Yeniköy’e en çok yaklaştığı nokta ve en yüksek semti.
- İstanbul Boğazı’nın her iki yakası, buzullarla iki defa birleşmiştir. İlki 1929 yılıdır ki; Rahmetli Baba'mın doğum yılı olmasından dolayı, benim için ilginçtir. İkincisi de 1954 yılı olup benim doğum yılımdır. Neticede kendimi bu toprakların; Paşabahçe ve Yeniköy’ün evladı gibi hissediyor, bundan onur duyuyorum.

Tanıtım ve Özgeçmiş:  1954 Tarihinde Paşabahçe’de doğdum. Paşabahçe, İstanbul Boğaz’ının bir incisi ve Beykoz’un bir mahallesidir. Paşabahçe, çocukluğumda bir işçi semti idi. Şişe ve Cam Fabrikası, Beykoz Kundura Fabrikası, Tekel Rakı ve İspirto Fabrikası vardı.
İlkokul hayatımın ilk 4,5 yılı Paşabahçe İlkokulu’nda geçti. İstanbul Feriköy’e taşındığımız için 5. Sınıfın ikinci yarıyılını İstanbul Maçka İlkokulunda tamamlayarak, mezun oldum. 1965-1968 yılları arasında Nişantaşı’nda bulunan Nilüfer Hatun Orta Okulu’nda okudum. Takiben 1968-1971 yılları arasında Kabataş Erkek Lisesi’nde eğitim ve öğretim gördüm. Biliyorsunuz; eğitim, öğretimden daha farklıdır ve zordur. Eğitim; bireyin kendisini, doğayı, eşyayı gereği gibi tanıması ve onlarla bütünleşmesidir. Ve eğitim bireyin, diğer insanlara gereği gibi empati yani duygudaşlık hissini duyabilmesidir. Eğitimli insan; öngörülü olabilmesi yanında, isabetle sorgulayabilen insandır. O yılların Kabataş Erkek Lisesi’nin kıymetli öğretmenleri, eğitim kazanımlarımızın nedeni oldu. Edebiyat Öğretmenimiz Oktay TUNCER ve Biyoloji Öğretmenimiz Zeria BALİ (Zeria ÖĞÜT) - Allah, hepsine rahmet eylesin – gibi… Her iki öğretmenimizin de büstü, bu gün Kabataş Erkek Lisesi’nin bahçesinde olup Türk Eğitim Tarihinin sayılı kişilerindendir.
Lisenin fen bölümü öğrencisi olmama rağmen, bu gün şiirler yazabiliyorsam; Oktay TUNCER Öğretmenimin büyük etkisi vardır. Yazılan mısraların şiir olabilmesi için; her okunduğunda ayrı bir tat, ayrı bir dokunuş, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir yorum verebilmesi gerekir. Aksi halde mani olmaktan öteye geçmez. Evrenin her noktasında şiirler ve müzik notaları vardır; sanatçılar ve şairler bunları sentezleyip ortaya dökerek, insanlığa hizmet ederler.
Liseyi bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1971-1975 arasında tahsil hayatım devam etti. Gemi İnşaatı ve Makine Mühendisi olarak mezun oldum. Gemi Mühendisleri Odası’nın (GMO) 426 sayılı üyesiyim. Bugüne kadar bastırmadığım, iki kitap olacak kadar şiirlerim ve deneme yazılarım vardır.
Şair olduğum iddiasında değilim, buna sizler karar vereceksiniz. Eğer takip ederseniz, her defasında yazmış olduğum bir şiiri veya deneme yazısını, sizlerle paylaşıp; sohbetlerimi ve yorumlarımı sunacağım. Bu şiir ve deneme yazılarımın yasal korumaları yaptırılmıştır.
Tekrar görüşmek üzere iyi günler dilerim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder