YENİKÖY-PAŞABAHÇE
Paşabahçe,
Boğaz’ın yaman delikanlısı;
Zengin
Kız’ı Yeniköy de nazlı mı nazlısı…
Aşk
mektuplarını taşıyan vapurlar harlı;
İskelelerinde,
titrek ve pek heyecanlı.
---
Göz
kırpardı, tüm zerreleri sabaha kadar;
Ateşböceği
örneği, cesur ve fedakâr…
Zengin
Baba’nın, Boğaz boyunca tankerleri;
Hep
avlamak isterdi, vapur habercileri.
---
Onlar,
son bin dokuz yüz elli dört’te kavuştu.
Aşkları;
zamanı derken, Boğaz’ı dondurdu…
Biliyor
musunuz? Bu garip de o yıl doğdu;
Efsane
aşklarının, çocuğu gibi oldu…
---
Ne
vapur kaldı, ne Paşabahçe İskelesi;
Sadece
ağlamaklı, Yeniköy İskelesi…
Âşık
Kız; koydu, o gelin başını yalıya;
Duvağı
döndü, köpüren beyaz dalgalara.
---
Delikanlı,
Burunbahçe’den baktı… Uzaktı…
Tekel
Fabrikası’nda içti, mahzun… Efkârlı…
Şişe-Cam’da,
kalbi kırık cam tepelerinde
Ve
sessiz çığlık atan baca; kaderlerinde…
Hasan ER
Açıklamalar:
- 24 Şubat 1954 Tarihinde; İstanbul Boğazı’nın her
iki yakası, Tuna Nehri ve Karadeniz’den gelen iri buz parçalarıyla
birleşmiştir.
- Harlı: Ateşli, hararetli, istim üstünde.
- Burunbahçe: Paşabahçe’nin Yeniköy’e en çok
yaklaştığı nokta ve en yüksek semti.
- İstanbul Boğazı’nın her iki yakası, buzullarla
iki defa birleşmiştir. İlki 1929 yılıdır ki; Rahmetli Baba'mın doğum yılı olmasından dolayı, benim için ilginçtir. İkincisi de 1954 yılı olup benim doğum yılımdır. Neticede
kendimi bu toprakların; Paşabahçe ve Yeniköy’ün evladı gibi hissediyor, bundan onur duyuyorum.
Tanıtım ve Özgeçmiş: 1954 Tarihinde Paşabahçe’de doğdum.
Paşabahçe, İstanbul Boğaz’ının bir incisi ve Beykoz’un bir mahallesidir.
Paşabahçe, çocukluğumda bir işçi semti idi. Şişe ve Cam Fabrikası, Beykoz
Kundura Fabrikası, Tekel Rakı ve İspirto Fabrikası vardı.
İlkokul
hayatımın ilk 4,5 yılı Paşabahçe İlkokulu’nda geçti. İstanbul Feriköy’e
taşındığımız için 5. Sınıfın ikinci yarıyılını İstanbul Maçka İlkokulunda
tamamlayarak, mezun oldum. 1965-1968 yılları arasında Nişantaşı’nda bulunan
Nilüfer Hatun Orta Okulu’nda okudum. Takiben 1968-1971 yılları arasında Kabataş
Erkek Lisesi’nde eğitim ve öğretim gördüm. Biliyorsunuz; eğitim, öğretimden
daha farklıdır ve zordur. Eğitim; bireyin kendisini, doğayı, eşyayı gereği gibi
tanıması ve onlarla bütünleşmesidir. Ve eğitim bireyin, diğer insanlara gereği
gibi empati yani duygudaşlık hissini duyabilmesidir. Eğitimli insan; öngörülü
olabilmesi yanında, isabetle sorgulayabilen insandır. O yılların Kabataş Erkek Lisesi’nin
kıymetli öğretmenleri, eğitim kazanımlarımızın nedeni oldu. Edebiyat
Öğretmenimiz Oktay TUNCER ve Biyoloji Öğretmenimiz Zeria BALİ (Zeria ÖĞÜT)
- Allah, hepsine rahmet eylesin – gibi… Her iki öğretmenimizin de büstü, bu gün Kabataş
Erkek Lisesi’nin bahçesinde olup Türk Eğitim Tarihinin sayılı
kişilerindendir.
Lisenin fen
bölümü öğrencisi olmama rağmen, bu gün şiirler yazabiliyorsam; Oktay TUNCER
Öğretmenimin büyük etkisi vardır. Yazılan mısraların şiir olabilmesi için; her
okunduğunda ayrı bir tat, ayrı bir dokunuş, ayrı bir sıcaklık, ayrı bir yorum
verebilmesi gerekir. Aksi halde mani olmaktan öteye geçmez. Evrenin her
noktasında şiirler ve müzik notaları vardır; sanatçılar ve şairler bunları
sentezleyip ortaya dökerek, insanlığa hizmet ederler.
Liseyi
bitirdikten sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 1971-1975 arasında tahsil hayatım devam etti. Gemi İnşaatı ve Makine Mühendisi olarak mezun oldum. Gemi Mühendisleri
Odası’nın (GMO) 426 sayılı üyesiyim. Bugüne kadar bastırmadığım, iki kitap
olacak kadar şiirlerim ve deneme yazılarım vardır.
Şair olduğum
iddiasında değilim, buna sizler karar vereceksiniz. Eğer takip ederseniz, her
defasında yazmış olduğum bir şiiri veya deneme yazısını, sizlerle
paylaşıp; sohbetlerimi ve yorumlarımı sunacağım. Bu şiir ve deneme
yazılarımın yasal korumaları yaptırılmıştır.
Tekrar görüşmek
üzere iyi günler dilerim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder