11 Şubat 2019 Pazartesi

SUNUM 11: KIRIK BEBEKLER, BEYNİMİN ÇÖPLÜĞÜ 2, BARIŞIK OLMAK












SUNUM 11: Merhabalar... “Kırık Bebekler” ile “Beynimin Çöplüğü 2” adlı şiirlerimin ve konu bağlantısı olan “Barışık Olmak” adlı deneme yazımın yasal korumaları yaptırılmıştır.


 


/ KIRIK BEBEKLER


 


Kırık bebeklerin ülkesi, burası.


Her bir yanı ısırık, biraz da ıslak

Oyuncak da olsalar, kalpleri kırık;

Kol-bacak eksik, saçın telleri kopuk

 

Kırık bebeklerin ülkesi, burası.

Egolar darp etmiş, evin Babasını;

O da baston yapmış, evin Anasını.

Garip Kadın, hırpalamış evladını…

 

Kırık bebeklerin ülkesi, burası.

Yanlış-eksik eğitim, sorgulatmadı…

Göremedi kök sebebi, hep yanıldı;

Sömürüldü, nedenini bulamadı...

 

Kırık bebeklerin ülkesi, burası.

Doğanın dengesi durmadı, çalıştı…

Zalimlerin çarkları; dönüp-dolaşıp

Çocukların dünyasını, parçaladı…
                                                                                                                                                                                                                             Hasan ER /

-------------------------------------------------------------------------------------------

                                

                          …/BEYNİMİN ÇÖPLÜĞÜ 2                                      

 
Gücü yeten, güçsüzü yapıyor “ego vanacısı”;

Zalim amir çalışanını, kocası karısını;

Bitmiyor bu kısır döngü, çocuk da oyuncağını…

Dayanamadım kokulara, gittim gerçek çöplüğe:

Gördüm, teli kopuk-kırık kemanı; arar yayını;

Bulmadı hiçbir yerde, sahibinin sıcaklığını;

Dinledim her yerinde ayrı, mazi notalarını…

Kırık topaçta, yırtık uçurtmada; ağlamaları,

Isırılmış oyuncak bebekte; umutsuz çığlığı…

Islak gazetede okudum: At kaybetmiş tayını,

Günlerce tutamamış o at, ana gözyaşlarını;

Yavrusunun özlemiyle, sonlandırmış hayatını…

Beynimin çöplüğü getirdi, beni gerçek çöplüğe;

Meczup dediler adıma, almadılar içlerine…

Er arar; duygu-düşünce dolu insanlık nerede?

Artık robotlar var, bu abidik-gubidik âlemde;

Etiketler makbul olmuş, tuzağa düşmüş düzende…

Çöplük bunun neresinde? Çöplük bunun neresinde?
                                                                                                                                                             
                                                                        Hasan ER/…
 

 

Barışık Olmak


  Almış olduğu öğretim diplomalarıyla üst beyni şişirilen ülkem insanı; almış olduğu yanlış ve eksik eğitimler sonucu alt beyni daralınca; doğal olarak çatışmacı insanlara dönüşür.


Bilinçaltı dediğimiz zar altında kalan ve alt beyin denilen hacim, öyle daralır ki etrafıyla kavgacı hatta hiç kimseyi bulamasa bile kendisiyle kavgacı hale gelir. Tıpkı yüksek katlı ama temeli düşük (yetersiz) binalar gibi. Almış olduğu öğretimlerle her katı ayrı bir diploma gibi ama her an ha yıkıldı, ha yıkılacak… Tıpkı freni patlamış otomobil gibi; karşısına çıkacaklara çarpacak…


Alınan öğretimler, binanın görünen katları ve zor olan eğitim de dışarıdan gözükmeyen temeli gibidir. Demek ki dış görünüşe ve ilk izlenimlere aldanmamak lâzımdır. Zaten İslâmiyet’te bir söz vardır: Her gördüğünü Hızır bil, her gününü Kadir bil… Anadolu’da herhangi bir köye gidin; öz-eğitimli köylü dayı ve teyzenin hiç diploması yoktur veya bir diploması vardır; ama genellikle alt beyni geniş olduğu için kendisiyle ve çevresiyle barışıktır. Ve evlâtlarını, yumuşak sesiyle “Ak oğlum!.. Gül kızım” diye çağırır. Bu köylü dayı-teyze, bir katlı ama oldukça derin temeli olan bina gibidir. Kendi kendilerini, Anadolu’ya has bir şekilde(gelenek-görenekleri yardımıyla) sorgulayıcı hale getirerek; öz-eğitimlerini geliştirmişlerdir.


Buradan, öğretimi kötülemek gibi bir amacım yok. Eğitimin önemini vurgulamak istiyorum. Görünen katları istediğiniz kadar konforla donatın, temel yetersiz kalınca; o yapı, hem kendisi hem de etrafı için tehlikelidir.


Öğretim tabi ki önemlidir. Fakat lüzumsuz detaylar, öğretimin amacını ve başarısını yok eder. Burada da eğitim devreye girer; her detay başarıya götürmez. İyi eğitim; başarıya götüren detayları gösterir, zor detaylarda da hissettirir.


Yukarıdaki şiirimde, anlattığım gibi eğitimsiz insan; olayların ancak son sebebini görür; asıl olan kök sebepleri göremez. Örneğin, otobüste ayağına kazara basanla; özür dilense bile hemen kavga eder. Oysa, kavgacı hale gelmiş olmasına sebep olan olayların sorgulamasını yapmış olsaydı; kendisini, toplumunu, eşyayı, doğayı yeteri kadar irdelemiş ve tanımış olsaydı; bu kötü durumlara düşmezdi. Olumsuzluklar içinde debeleneceğine, toplumu için artı değerler üreten eğitimli bir fert olurdu.


Evrende süregelen travma (darbe) durumu; sosyal hayatta da geçerlidir. Ve insanlar, ruhsal darbelere maruz kalabilir. Şiirimde; patronundan zılgıt yiyen bir çalışanın gücünün, ancak karısına ve çocuğuna yettiğini anlatmak istedim. Devamında, kocasından ruhsal-fiziksel darbe alan kadın da gücünün yetebileceği tek yere; evlâdına patlar. Yetmedi; tüm ruhsal ve fiziksel travmalar, çocuklara sirayet eder. Ondan da oyuncaklarına…


Teraziler silsilesi; fizik evrende olduğu gibi sosyal hayatımızda da her noktada vardır, hem de iç içe geçmiş vaziyette…


İşin başında, o patron işçisine baktığı zaman; onu malı gibi görmeseydi ve ona baktığı zaman sadece onu görmeyip çoluk çocuğunu da görebilseydi; bunlar olmazdı. O baba, eşine-çocuğuna baktığında; malı gibi görmeyip onları kutsal bir emanet olarak kabul etseydi; bu acı olaylar hiç olmazdı.


Evrenin tüm zerrelerindeki sevgi ve şefkat akışlarını; ancak almış olduğumuz eğitim oranında; sosyal hayatlarımıza ve yaşantımıza aktarabiliriz.


                                                                                                                                           Hasan ER

























 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder