SUNUM 10: Merhabalar...
“Beynimin Çöplüğü” adlı; destanımsı ve uzun şiirimin, bugünkü konuya göre
seçmiş olduğum bir kıtasını; “Beynimin Çöplüğü 1” adıyla aşağıda sizlere
sunuyorum. Bu şiirimin ve konu bağlantısı olan “Önemli Olan Nedir ?” adlı
deneme yazımın yasal korumaları yaptırılmıştır.
…/BEYNİMİN ÇÖPLÜĞÜ 1
"Malımı bilmez miyim, hiç !.." diyen, ana ve babalar;
Güya sahip çıkarken, ruhsuz-eşya gibi gördüler,
Rabbin rahmetinden uzak, çocuklara zulmettiler.
İnsanların çoğu, birbirine malı gibi baktı;
Sahip çıkacağına, yanıldı ve hepten yanılttı;
Başta çocuklarınınki, birçok hayatı kararttı.
Çöplük bunun neresinde? Çöplük bunun neresinde?
Hasan
ER/…
Önemli Olan Nedir ?
Gördüğüm
kadarıyla halkımızın en az üçte ikisi, sahip çıkıyorum sanısıyla; başta kendi
çocukları olmak üzere, birbirlerini malları gibi görüyorlar… Anne-baba olarak;
çocuklarının yeteneklerini göz ardı ederek; gidecekleri okulları ve meslekleri
kendileri seçiyorlar… Çocukları istemese de kendi istedikleri insanlarla,
aşklarına saygı duymaksızın; zorla evlendiriyorlar. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Çocuklarına, hayatlarının her safhasında müdahale ediyorlar. Halbuki
anne-babalar, hayat tecrübelerini de aktarıp dayatma yapmadan; hangi konuda
olursa olsun, çocuklarına yalnızca önerilerde bulunabilirler. İnsanların çoğu maalesef yanlış
ve eksik eğitimli olduğu için bu yanılgıya, çoğu zaman düşüp; evlâtlarının,
kendilerine verilen en önemli ve en kutsal emanet olduğunu göremiyorlar.
İstatistiklere göre; ortalama eğitim seviyesinin, ilkokul dördüncü sınıf
düzeyinde kaldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Anne-babaların
çoğu, sadece para kazanma yönünü düşünüp evlâtlarının; doktor, mühendis, avukat
v.b. mesleklerden birisini seçmesini isterler. Öğretmen, sosyolog,
felsefeci, antropolog, arkeolog, sanatçı olmalarını, az kazançlı olacağı için
hiç istemezler. Ama bu meslekler, insan eksenli olup daha önemlidir. Bir
işyerinin ideal yönetimi; ancak ve ancak insan eksenli bilimlere sahip
yöneticiler tarafından sağlanabilir. Ama tabi ki bir doktor veya
mühendis; sosyoloji, felsefe ve psikoloji bilgilerini ne kadar
çok edinirse; o kadar iyi idareci olacaktır. Üniversite giriş sınavındaki
puanlar; insan eksenli bölümlerde, diğer bölümlere göre çok daha azdır ve bu
durum, dünya ülkeleri arasında az gelişmiş ülkeler kategorisine girdiğimizin
bir başka göstergesidir. Ayrıca ileri ülkeler kendi tasniflerinde, alay eder
gibi bizim gibilere “gelişmekte olan ülkeler!” diyorlar.
Şimdilerde, neredeyse her mahalleye üniversiteler kuruldu, haddinden fazla mezunlar piyasaya çıktı. Neredeyse, lise mezunundan daha çok üniversite mezunumuz var ve çoğu işsiz...
İş
yerlerinde, çoğu zaman işverenler, çalışanlarını bir robot-makine, bir
eşya gibi görüp "Ben senin sahibinim!" der gibi davranıyorlar.
Trafikte insanlar, genelde birbirlerini; ezecekleri, her zaman önüne
geçecekleri bir eşya gibi görüp adeta "Ben kimim, biliyor musun?"
tavrına giriyorlar. Bilinçsiz öğretmenler de öğrencilerini evlâtları gibi
göreceklerine, "Sahip!" gibi davranıyorlar.
Ülkemizdeki
akrabalık ilişkilerine bir bakın! Yarısından çoğunun akrabalık ilişkileri
bozuk. Çünkü alınan eğitim; hem eksik, hem de yanlış… Bilinçaltlarına uzanan bu
hatalar; akrabalık ilişkilerinde de insanların, birbirlerini malı-eşyası gibi görmelerine
neden oluyor. Bu tavırlar evrene, doğaya ve insana aykırıdır.
Üç çeşit
bilgilenme söz konusudur: Bilgisiz insan; bilmediğini biliyorsa, fazla
tehlikeli değildir ve iyi bir başlangıç yapabilir. Bilgili insan; eğer içtense
ve sömürmüyorsa şüphesiz faydalıdır ama aksi halde ne kadar bilgili olursa
olsun, tehlikelidir. Yarım bilgili insan ise en tehlikeli olanıdır.
Sonuç
olarak, hedef; bilmeyi sevmek veya sevmeyi bilmek olmalıdır ki bu da felsefenin başka bir tarifidir.
Hasan ER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder